9 Kasım 2016 Çarşamba

sindirim sistemi

                                              SİNDİRİM SİSTEMİ 

İnsan sindirim sisteminde sindirim; mekanik (fiziksel) ve kimyasal sindirim olarak ikiye ayrılır. Fiziksel sindirim, molekülleri küçük moleküllere ayırmaktır. Kimyasal sindirimin görevi ise, besinleri en küçük yapı taşına kadar ayırmaktır. Sindirim sistemi, sindirim borusu (sindirim kanalı) ile sindirim bezlerini içeren, çok hücreli hayvanlarda yiyeceğin vücuda alınımı, sindirilmesi, gerekli besin ve enerjinin absorbe edilmesi ve atık maddelerin vücuttan atılması ile ilgilenen organ sistemidir.
Sindirim sistemi ve sindirim borusu hayvandan hayvana belirli oranda değişiklik gösterir. Örneğin bazı hayvanlar çok odalı midelere sahiptirler.
Çoğu Antik Çağ ve Orta Çağ anatomistleri mide, bağırsaklar gibi sindirim sistemi organları hakkında kabaca doğru fikirlere sahipti. Yine de bu yanlış ve hatta bir bakıma absürt fikirler ortaya atılmadı anlamına gelmez. Örneğin Rönesans'ın önemli bilgin ve sanatçısı Leonardo da Vinci sindirim sisteminin solunum sistemine yardım ettiği fikrine sahipti. Sıkışan bağırsakların, içlerinde üretilen sıvılaşmış havayla, diyaframı yukarı doğru ittiğine ve böylece diyaframın akciğerlere basınç uyguladığına inanmaktaydı. Sindirim sisteminin ve sindirim sistemi organlarının insan için önemi eski çağlardan beri bilinmektedir.

Sindirim Sistemi Organları

Üst sindirim bölümü

  • Ağız: ağız boşluğu; tükürük bezlerimukozadişler ve dili kapsar. Gıda ve suyun vücuda alınmasına yarayan bir açıklıktır. Bir üst ve alt dudak ile kapatılmıştır. Karbonhidratların kimyasal sindirimi ağızda başlar ve diğer besinlerin fiziksel sindirimi başlar.
  • Yutak: (farinks veya farenks) ağız ve burnun hemen arkasındaki boyun bölümüdür. Gıdanın ağızdan yemek borusuna geçmesini sağlar. Sindirim sisteminin yanı sıra solunum sisteminde de yer alan bir organdır.
  • Yemek borusu :(özofagus veya gullet) ve kardiya; yemek borusu gıdanın mideye geçmesini sağlayan kassal (müsküler) bir borudur. Bu geçiş peristaltizmyardımıyla olur. Kardiya ise yemek borusu ile midenin birleştiği noktadaki açıklıktır (ağız).Düz kaslardan oluşur. Sindirim gerçekleşmez.
  • Mide: Midede ki antrumpilor ve pilorik sfinkteri de kapsar. Mide yemek borusu ile ince bağırsağın ilk kısmı olan duodenum arasında bulunur. Yüksek oranda asidik bir çevreye sahip mide (pH yaklaşık 1,5-2) peptidaz sindirim emzimlerini içerir.

Alt sindirim kanalındaki organları gösteren bir çizim.

Alt Sindirim Bölümü

Bağırsak, sindirim kanalının mide ile anüs arasında bulunan kısmıdır. Kalın bağırsakta besinler içerisinde kalan su ve mineraller emilir.
  • İnce bağırsak, mide ile kalın bağırsak arasındadır. 5 yaşın üstündeki insanlarda genellikle 5–6 m uzunluğundadır. Üç kısmı vardır. İnce bağırsakta ayrıca sindirim yüzeyini genişleten villuslar (tümür) da vardır. Bu villüslerin sayesinde emilim gerçekleşir. Villuslar girinti ve çıkıntılardan oluşmuştur.
  1. duodenum veya onikiparmak bağırsağı, ince bağırsağın ilk ve en kısa kısmıdır. Mideyi jejunuma bağlayan bir tüptür. pH seviyesi yaklaşık 9'dur.
  2. jejunum, ince bağırsağın orta kısmıdır, duodenum ile ileum arasında bulunur. Yetişkin insanlarda boyu 2-8 metre arasında değişir. pH seviyesi yaklaşık 7-8 aralığındadır.
  3. ileum, ince bağırsağın son kısmı. İnsanlarda yaklaşık 4 metre uzuluğundadır. İleoçekal valv ile çekumdan ayrılır. pH seviyesi genellikle 7-8 arasındadır.
  • kalın bağırsak, üç kısmı vardır. Sindirimin bitmesi olayının en sonundan bir önce olan organdır. Bu organda posa içindeki kalan son su, vitaminler ve mineraller emilir. Çekum dediğimiz bölgede başlar. Rektum dediğimiz bölgede ise son bulur.
  1. çekum veya kör bağırsak, kalın bağırsağın ilk kısmıdır. Apandis çekumun bir uzantısıdır.
  2. kolon, kalın bağırsak için kullanılan bir terimdir. Çekumdan rektuma kadarki kısım için kullanılır. Kendi içinde dört kısma ayrılır, çıkan kolontransvers koloninen kolon ve sigmoid kolon.
  3. rektum, kalın bağırsağın son kısmıdır.
Ayrıca kalın bağırsak sindirime katılmaz. Çünkü sindirim ince bağırsaktan besinlerin kana geçmesi ile sona erer. Besinler kan yoluyla vücuda taşınır. -
Dışkılar anüsten geçerek vücuttan atılırlar.

Sindirime Yardımcı Organlar[değiştir | kaynağı değiştir]

Sindirim sistemi ve sindirim borusu ile ilgili başka organlar da vardır.
Karaciğer sindirimde rol oynayan safrayı üretir.
Pankreas ise bikarbonattripsinkemotripsinlipaz ve pankreatik amilaz gibi çeşitli enzimler içeren bir sıvıyı ince bağırsağa salgılar.
Böylece bu bezler sindirimde yer almış olurlar.

Sindirim ve Boşaltım

Ağızda, yiyecek dişler ve dil tarafından mekanik olarak parçalanırken, tükürük tarafından kimyasal olarak da bir ölçüde parçalanır. Daha sonra peristaltizm ile yemek borusundan (özofagus) mideye geçer. Burada parçalama işlemi devam eder. Büyük yiyecek parçaları (bolus) daha küçük parçalara ayrılır yani büyük oranda mekaniktir. Bununla beraber, küçük miktarda kimyasal işlem de meydana gelir; özellikle proteinler midedeki enzimlerin yardımıyla kimyasal olarak parçalanmaya başlar. Gıda daha sonra ince bağırsağa girer ki burada enzimler ve bakteri yardımıyla parçalama işlemi meydana gelir ve yararlı partiküller kana emilir. Kalan partiküller ise kalın bağırsaktan geçer ve sonunda dışkı biçiminde vücuttan atılır.
Sindirim hem hormonlar,hem de otonom sinir sistemi tarafından düzenlenir:
  • Sindirim sisteminin görevlerini kontrol eden temel hormonlar mide ve ince bağırsak mukozasındaki hücreler tarafından salgılanır. Bu hormonlar, örneğin sekretingastrin ve kolesistokinin, kana sindirim borusu tarafından bırakılırlar ve sindirim sıvılarını uyarıp organ hareketlerine neden olurlar.
  • Otonomik sinir sisteminin iki kolu da sindirim işlemini etkiler; parasempatik sinirler salgıları ve peristaltizmi uyarırken, sempatik sinirlerin etkisi daha baskılayıcıdır.
Sindirim borusu aynı zamanda bağışıklık sisteminin bir bölümüdür (Coico et al 2003). Midenin düşük pH (1-4 arası) seviyesi, mideye giriş yapan birçok mikroorganizma için ölümcüldür. Benzer bir şekilde, mukus (IgA antikorları içerir) bu mikroorganizmaların çoğunu nötralize eder. Sindirim borusundaki diğer farktörler de bağışıklığa yardımcı olurlar; safra ve tükürükteki enzimler dahil. Sağlığa yardımcı bağırsak bakterileri de potansiyel olarak zararlı olabilecek sindirim borusundaki bakterilerin aşırı çoğalmasını önlemeye yardımcı olur.Bakterilerin yüzünden ölebiliriz. İnce bağırsağın görevi:Midedeki yemeklerin ince bağırsaktan kalın bağırsağa geçip ordan da boşaltılmasıdır.

Hastalıkları

Tıbbın sindirim sistemi fonksiyonları ve bozukluklarını konu edinen dalı gastroenterolojidir. Sindirim sistemi ile ilgili en sık yapılan şikayetlerden bazıları bulantı ve kusmadispepsiishal ve kabızlıktırÜlser ve reflü özellikle son dönemlerde adını fazlaca duyurmuş hastalıklardandır. En sık rastlanan sindirim sistemi hastalıkları şunlardır;

Ana Sindirim Organları

Yardımcı sindirim organları




    

8 Kasım 2016 Salı

Boşaltım Sistemi

Boşaltım sistemi


Urinary system.svg
Boşaltım sisteminin vücut dengesinin (homeostasi) sağlanmasında çok önemli bir yeri vardır.
Böbrekler, üreterler ve idrar kesesinden oluşan boşaltım sistemi, yapım-yıkım sırasında ortaya çıkan atık maddelerin atılımından sorumludur. Vücut işlevlerinin sürekliliği için hücrelerden atık maddelerin atılması gerekir. Katı ve sıvı atıklar, kan içinde erimiş olarak taşınırlar ve böbreğe ulaştırılarak süzülürler. Bu atıklar üreterler yoluyla idrar kesesine geçerek, belli aralıklarla idrar olarak depolanıp, değişik aralıklarla vücuttan atılırlar.

Böbrekler

Ana madde: Böbrek
Böbrekler, omurgalılarda bulunan fasulye biçiminde 2 tane boşaltım organıdır. 10 cm kadar olabilen böbrekler, boşaltım sisteminin bir bölümünü oluştururlar. Bu organlar, başta üre olmak üzere atıkları kandan süzer ve onları artmış su ile birlikte idrar olarak boşaltırlar. Böbrekleri ve böbreklere etki eden hastalıkları inceleyen tıbbi dal nefrolojidir. Nefroloji, adını Yunanca "böbrek" anlamına gelen nephros sözcüğünden alır. Böbrek(ler) ile ilgili anlamında kullanılan renal sözcüğü ise Latince renalis sözcüğünden gelir. Kanımızda atık maddelerin yanı sıra karbonhidratların yağların ve proteinlerin sindirilmesi sonucu oluşan küçük moleküller,vitaminler ve su gibi yararlı maddelerde bulunur.
Böbreklerin içindeki süzme birimlerine nefron denir. Her bir nefron; malpighi cisimciği, proksimal tüp, henle kulpu ve distal tüp adı verilen kanalcıklardan oluşur[1]. Ortalama bir insan böbreğinde 1 ila 3 milyon arasında nefron bulunur. Bu nefronlarda süzülme, geri emilim ve salgılama işlemleri gerçekleşir.

Üreterler

Ana madde: Üreter
Üreterler, böbrek ile idrar torbası arasında bulunurlar. 25–30 cm uzunluğunda, 4–7 mm çapında, kas liflerinden oluşmuş boru şeklinde yapılardır. Böbreklerde oluşan idrar bu ince borucuklar vasıtasıyla idrar kesesine ulaşır. Üreter pars abdominalis ve pars pelvica olmak üzere iki kısımda incelenir. Üreterin üç yerde darlığı vardır. Birinci darlık başlangıç yerinde, ikinci darlık linea terminalis’i çaprazladığı yerde, üçüncü darlık da idrar kesesine girdiği yerdedir (en dar yeri burasıdır).

İdrar Kesesi

Ana madde: İdrar kesesi
İdrar kesesi yoğun kas liflerinden oluşmuş, idrarın depolandığı, genişleme özelliği bulunan torba biçiminde bir yapıdır. İdrar torbası dolduğunda kesenin duvarını oluşturan kas lifleri gerilerek idrara çıkma hissi uyandırır ve duvarındaki kasların kasılması ile idrar kesesi boşalır. Kadınlarda pelvis boşluğunun tabanında, erkeklerde rektumun önünde ve prostatın üzerindedir.

Üretra

Ana madde: Üretra
İdrarın idrar torbasından alınarak, vücut dışına atıldığı son kanaldır.

Boşaltıma yardımcı organlar

Akciğerler

Ana madde: Akciğer
Solunum vasıtasıyla karbondioksit ve su buharını vücuttan uzaklaştırır.

Kalın Bağırsak

Ana madde: Kalın bağırsak
Sindirim atığı olan posayı anüs yoluyla vücuttan dışarı atar.

Deri

Ana madde: Deri
Vücutta bulunan fazla su ve tuzu terleme yardımıyla vücuttan atar.

Karaciğer

Ana madde: Karaciğer
Çok zehirli olan amonyağı daha az zehirli olan üre ve ürik aside dönüştürür

7 Kasım 2016 Pazartesi

SİNİR SİSTEMİ

                                                                 SİNİR SİSTEMİ

Sinir sistemi veya sinir ağıcanlılarların içsel ve dışsal çevresini algılamasına yol açan, bilgi elde eden ve elde edilen bilgiyi işleyen, vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlayan, organlarınkasların aktivitelerini düzenleyen bir organ sistemidir. Sinir sistemi iki bölümden oluşur. Merkezi sinir sistemi (MSS) ve çevresel sinir sistemi (ÇSS). MSS, beyin ve omurilikten oluşur. ÇSS, MSS'yi vücudun diğer tüm kısımları ile bağlayan uzun fiberlerden oluşur. ÇSS, motor nöronları, dolaylı istemli hareket, otonom sinir sistemisempatik sinir sistemiparasempatik sinir sistemi, düzenli istemsiz işlevler ve enterik sinir sistemindenoluşur.
Beyine sahip sistem düşünce ve duygu üretmez veya iletmez. Sinir sistemi,süngerler dışında çoğu çok hücreli hayvanlarda bulunur. Fakat çok karmaşık yapıya sahiptir. Sinir sistemi olmayan çok hücreli organizmalar, süngerlerplacozoalar ve mesozoalar çok basit vücut yapısına sahiptir. Taraklılar ve knidliler (örn, anemones, hydras, corals ve denizanalarındaki) sinir sisteminde farklı bir sinir ağı vardır. Birkaç solucan türü hariç, diğer tüm hayvan türlerinde, bir beyin ve bir omurilikten (veya paralel çalışan iki omurdan) oluşan sinir sistemi vardır. Bunlardaki sinirler, beyin ve omurilikten dağılır. En basit solucanlarda sinir sistemi, birkaç yüz hücreden oluşurken, insanlarda 100 milyarlarca sinir hücresi (nöron) bulunur.
Sinir sisteminin en basit işlevi, bir hücreden diğerine veya vücudun bir parçasından diğerlerine sinyal iletmektir. Sinir sisteminin işlev bozukluğu çok çeşitli biçimlerde olabilir. Bunlara genetik bozukluktravmazehirlenme, fiziksel yaralanmaenfeksiyon veya erken yaşlanma (progeria) örnek verilebilir. Ayrıca sinir sistemi ile ilgili menenjitşizofreniAlzheimer hastalığı, kortikal görme bozukluğu, Parkinson hastalığıepilepsi (sara), multipl skleroz (MS) gibi hastalıklar vardır. Tıpın nöroloji ihtisas alanı sinir sistemi bozukluğunun nedenleri ile ilgilenir ve bozukluğu önlemek için araştırma ve müdahale yapar. Çevresel sinir sisteminde, en yaygın meydana gelen problem türü, çeşitli nedenlerden dolayı ortaya çıkan sinir iletimi arızasıdır. Bunlara diyabet nöropati ile sinir hücreleri kaybına neden olan multipl skleroz ve amyotrofik lateral skleroz örnek verilebilir.
Nörobilim, sinir sistemi ile ilgilenen bir bilim dalıdır.




6 Kasım 2016 Pazar

DUYU ORGANLARI

1-GÖZ
Işığa karşı özelleşmiştir. Işık uyarılarını alarak görmeyi sağlar. Göz, görmeyi sağlayan yapılar ve bunları koruyan yardımcı yapılardan oluşmuştur. Görmeyi sağlayan yapılar ışık almaçları (reseptörler), göz merceği ve sinirlerdir. Koruyucu yapıları ise; kaşlar, göz kapaklan, kirpikler, gözyaşı bezleri, yağ bezleri ve kaslardır. Göz üç tabakadan oluşur.
a) Sert Tabaka: En dışta bulunur, serttir, gözü korur. Gözün ön kısmi hafif şişkinleşerek saydam korneayı oluşturur. Kornea ışığı kırarak merceğe ulaştırır.
b) Damar Tabaka: Gözü besleyen kan damarları bulunur. Damar tabakadaki pigmentler (melanin) gözde karanlık oda oluşumunu ve fazla ışığı emip, yansımaları önleyerek görüntünün netliğini sağlar. Damar tabakasında iki önemli yapı vardır.
İris: Korneanın alt kısmında bulunur. İrisin ortasında ışığın geçmesini sağlayan gözbebeği bulunur. Gözbebeği, göze giren ışık miktarını ayarlar. Bunu iris kaslarının kasılmasıyla sağlar.
Göz Merceği: İrisin hemen arkasında bulunur. Mercek ince kenarlıdır ve ışığı kırarak, odaklaşmanın sarı benekte olmasını sağlar. Uzak veya yakına baktıkça mercek incelir veya kalınlaşır. (Göz uyumu) Bunu sağlayan mercek kaslarıdır.
c) Ağ Tabaka (Retina): Bu tabakada fotoreseptörler ve sinirler bulunur. Fotoreseptörler iki çeşittir.
Çomak hücreleri;
- Siyah ve beyaz rengi alır. Loş ışıkta görmeyi sağlar.
- Cisimlerin şeklini algılar.
- Tüm ağ tabakasında bulunur. Koni hücreleri;
- Renkleri alır ve renkli görmeyi sağlar.
- Işığa duyarlıdır.
- Sadece sarı benekte bulunur.
Göz sinirlerinin gözden çıktığı bölgede reseptör olmadığı için, görüntü oluşmaz. Bu bölgeye kör nokta denir. Göze gelen ışık kornea ve mercekte kırıldıktan sonra sarı benekte ters görüntü oluşur. Renkli görmeyi sağlayan üç tip koni hücresi vardır. Bunlar; mavi, kırmızı ve yeşildir.
Bir cismin görülmesinde cisimden çıkan ışınlar;
- Korneadan göze girer.
- İris gözbebeği açıklığını ayarlar.
- Mercek görüntüyü retinaya ters ve küçük olarak odaklar.
- Reseptörler uyarılır ve beyindeki görme merkezine taşınır.
- Beyinde net, renkli ve düz görüntü oluşur.
Göz Kusurları ve Göz Hastalıkları
1. Miyop
- Göz önden arkaya doğru uzamış veya merceğin kırmas çoktur.
- Görüntü sarı beneğin önünde oluşur ve uzağı net göremez]
- Kalın kenarlı mercekle düzeltilir.
2. Hipermetrop
- Gözün arka kısmı, öne doğru yaklaşmış veya merceğin kırması azdır.
- Görüntü sarı beneğin arkasında oluşur ve yakını net göremez.
- İnce kenarlı mercekle düzeltilir.
- Kornea ve göz merceğinin elastikliğinin bozulmasıdır.
- Mercek pürüzlüdür, bulanık görüntü oluşur.
- Silindirik mercekle düzetilir.
4. Presbit
- Yaşlandıkça göz merceğinin esnekliğinin kaybolması, gözün uyum yapma yeteneğinin azalmasıdır.
- Yakını iyi göremez, ince kenarlı mercekle düzeltilir.
5. Şaşılık
Göz yuvarlağını hareket ettiren kasların normalden uzun veya kısa olmasından kaynaklanır. Gözler farklı eksenlere bakar. Ameliyatla düzeltilir.
6. Göz Tansiyonu
Gözde ön ve arka odanın içinde bulunan sıvının salgılanması ve boşaltılması arasında denge vardır. Bu denge bozulursa basınç artarak göz tansiyonu oluşur.
7. Renk Körlüğü
Kırmızı ve yeşil tonlarının karıştırılmasıdır. Kalıtsaldır, düzeltilemez.
2-DİL: Epitel doku ile örtülüdür. Tat alma reseptörleri (papilla) epitel doku üzerindedir. Tadın algılanması için, besinin suda çözünmesi gerekir. Kimyasal uyaranlara cevap verir (Kemo-reseptör).
Dilin her tarafında acı, tuzlu, tatlı ve ekşi tadı alınmakla beraber; uç kısımda tatlı, yanlarda ekşi ve tuzlu, arkada ise acı algılayan reseptörler daha çoktur. Algıda yorgunluk görülür. Soğuk, sıcak, koku ve görme, tadın algılanmasında önemlidir.

3-KULAK
İşitme ve denge organıdır. Ses uyarılarını alarak duymayı sağlar. Kulak dıştan içe doğru üç bölümden oluşur.
1. Dış Kulak
Kulak kepçesi, dış kulak yolu ve kulak zarından oluşur. Kulak kepçesi sesin toplanarak kulağa verilmesi ve sesin yönünü belirlemeyi sağlar.
Dış kulak yolu salgı yaparak, kulak yolunu nemli tutar, kulak zarının esnekliğini artırır. Kulak zarı da ses dalgalarını titreşime dönüştürerek orta kulağa iletir.
2. Orta Kulak
Dış kulak ile orta kulak arasında kulak zarı bulunur. Orta kulakta çekiç, örs ve üzengi adında üç küçük kemik bulunur. Zardan gelen sesler bu kemiklerden geçerek oval pencereye iletilir. Orta kulak ile iç kulak arasında oval pencere vardır. Oval pencerenin altında yuvarlak pencere bulunur.
Orta kulak östaki borusu ile yutağa açılır. Östaki borusu yüksek basınçta kulak zarının patlamasını önler. Ayrıca östaki borusunda, kişinin kendi sesinden rahatsız olmasını engelleyecek kapakçık bulunur.
3. İç kulak
iç kulakta işitme ile ilgili kısım salyangoz (kohlea) dur. Salyangoz’da birbirinden ince zarla ayrılan üç kanal bulunur. Üstte bulunan ve oval pencereye bağlı olan kanal vestibular kanaldır. Alttaki kanal yuvarlak pencereye bağlı olan timpanik kanaldır. Her ikisinin içinde perilenf sıvısı bulunur. Ortadaki kanal ise kohlear kanaldır, içinde endolenf sıvısı bulunur, işitmeyi sağlayan korti organı yani reseptörler orta kulaktan gelen ses titreşimlerini alarak salyangozdaki sıvıların dalgalanmasına neden olur.
Böylece reseptörler uyarılır. Oluşan impulslar beyindeki işitme merkezine taşınır. Böylece duyma sağlanır, işitme sinirleri çok çalışırsa yorulur. (Algıda yorgunluk).
Ayrıca oval pencere ile salyangozun birleştiği yerde tulumcuk vardır. Buraya dengenin algılanmasını sağlayan üç tane yarım daire kanalı bağlanmıştır. Bu kanalların içinde otolit taşları denen, CaCO3’ten yapılmış denge taşları vardır.
Bunların konum değiştirmesi ile uyartı oluşur.
Bu uyanlar merkezi sistemde beyincikle birlikte vücudun dengesinin ayarlanmasında görev yapar.
Ses uyarılarının alınmasında;
- Kulak kepçesi ile alınan sesin dış kulak yoluyla kulak zarına iletilmesi
- Çekiç, örs, üzengi kemikleri ile sesin oval pencereden iç kulağa iletilmesi
-iç kulaktaki salyangoz kanallarındaki sıvının dalgalan-masıyla reseptörlerin uyarılması
- Uyarıların beyne taşınması ile olur.
4-BURUN
içini epitel doku örter. Epitel dokuda koku algılayan reseptörlerin yanında mukus salgılayarv goblet hücreleri bulunur. Kokunun algılanması için, koku taneciklerinin sıvıda çözünmesi gerekir, (kemoreseptör). Yani reseptörler kimyasal olarak uyarılır. Koku alma alanına sarı bölge denir.
Algıda yorgunluk vardır. Yani aynı koku uzun süre alınamaz. Koku uyarıları alındıktan sonra beyne taşınırken talamustan geçmez.
5-DERİ
Deri;dokunma,acı,basınç,sıcaklıkuyarılarınıalır. Reseptörleri fiziksel olarak uyarılır. Deri iki tabakadan oluşur.
1. Üst Deri (Epidermis)
Çok katlı epitel dokudan oluşmuştur. En üstte yassı, sert ve ölü hücreler bulunur. Keratinli hücreler deriyi dış etkenlerden korur. Kıl, tırnak ve boynuz oluşumunu sağlar. Üst deride kan damarları ve sinirler yoktur.
Ayrıca üst deride, deriye renk veren melanin pigmenti bulunur. Albino bireylerde bu pigment sentezlenemediği için deri, kirpik, saç ve kıllar beyazdır.
2. Alt Deri (Dermiş)
Üst derinin altında canlı tabakadır. Kan damarları, sinirler, ter bezleri, yağ bezleri, kıl kökleri, elastik ve kollejen lifler ve çeşitli reseptörler bulunur. Bunlar; basıncı, dokunmayı, acı ve ağrıyı algılayan reseptörlerdir.
Derinin en önemli görevleri;
- Vücudu fiziksel ve kimyasal etkilerden korumak
- Mikroorganizmaların vücuda girmesini önlemek
- Solunum ve boşaltıma yardımcı olmak
- Vücut ısısının dengelenmesine yardımcı olmak
- Çeşitli reseptörlerle, çeşitli uyanların alınmasını sağlamak
- Vücudu, melanin pigmentleriyle güneşin zararlı ışınlarından korumak
- Vücudun su ve mineral dengesinin korunmasında yardımcı olmak.



                            

5 Kasım 2016 Cumartesi

ENDOKRİN

                                       ENDOKRİN SİSTEM ÖZELLİKLERİ
     


Büyük iç salgı bezleri. (Erkek sol, kadın sağ tarafta.) 1.' Epifiz 2. Hipofiz 3.Tiroid 4. Timus 5. Böbreküstü bezler 6.Pankreas 7. Yumurtalıklar 8. Testis
Endokrin sistemi ya da iç salgı bezlerisalgılarını, vücudun başka bölgelerindeki hedef hücrelere ulaştırabilmek için kanaveya lenfe veren bezlerin tümüdür. Hipofiztiroitparatiroitepifiz ve böbreküstü bezleriiç salgı bezlerine örnektir.
Salgılarını direkt olarak kana veren, salgı kanalları olmayan bezlerdir. Önemlileri şunlardır;
  • Kalkansı bez : Tiroit bezidir. Tektir, boynun ön ve altındadır. Soluk borusunun önünde bulunur. Alt bacakları kısa bir "H" harfi biçimindedir. Dar bir orta bölümle piramit biçiminde iki yan lobtan oluşmuştur. Bezin içi kolloidal bir cevherle doludur ve çevresinde konjunktival bir yapı ile çevrili oluşumlardan meydana gelmiştir. İçindeki kolloid maddesi koyu bir kıvamda olmakla beraber bazen renklidir. Bezin salgısı bazal ve iyot metabolizmalarını ayarlar. Büyüme ve gelişmede önemli görevi vardır.
  • ParatiroidIer : Kalkansı bezin arka yüzündedir. Kalkansı bezle ilgisi sadece komşuluğudur. İşi büsbütün başkadır. Salgısının önemi büyüktür. Bez, mercimek büyüklüğünde ve biçimindedir. Sayısı dört kadardır. Paratiroidler, kalsiyum metabolizmasını düzenler, kan da kalsiyumun sabit kalmasını sağlar.
  • Timus : Göğüs boşluğunda soluk borusunun önünde, iki akciğerin arasında bulunan bir iç salgı bezidir. Büyüklüğü bir insanda, üç yaşına kadar artar. Bu yaştan sonra küçülür. Yetişkinde artıkları bulunur. Üç yaşında ağırlığı 10 gr. kadardır. Küçüklerde çıkarılması gelişmeyi geciktirir. Bezin büyüklerde küçülmemiş olması normal sayılmaz.
  • Hipofiz : Beynin alt yüzünde, Türk eyeri içinde yarım gram kadar ağırlıktaki küçük bir bezdir. Yutaktan ayrılan bezin 2/3'sini yapan, epitel dokusunda bir ön lobla, yuvarlak, küçük sinirsel yapıda, beyne bağlı bir arka lobu vardır. Ön ve arka lobların dokusu ayrı olduğu gibi işleri de ayrıdır. Bezin az çalışması gelişmeyi geciktirir. Cücelik yapar. Salgının gelişmede artması üst ve alt tarafı uzatarak devlik yapar. Yetişkinde salgının artmasında, akromegali denen doğrudan doğruya düz kaslar üzerine tesir yapan bir cevher bulunur.
  • Böbreküstü bezi : Her iki böbreğin üst ve iç bölümünde bulunur. Bezleri besleyen damarlar fazla sayıdadır. Rengi gri, ağırlığı altı gram kadardır. Böbrekle ilgisi sade komşuluğudur. Salgısının iki önemli görevi vardır:
  1. Kasların çalışmasından doğan toksinleri tadil eder.
  2. Yaptığı adrenalin cevheri aracılığı ile sempatik sistemden sinir alan atardamar kaslarına tesir yaparak kan basıncını ayarlar. Bunlardan başka böbreküstü 

3 Kasım 2016 Perşembe

SOLUNUM SİSTEMİ


Solunumun temel organı akciğerlerdir.Göğüs boşluğunda asılı olarak bulunan akciğerler pembemsi renkte süngersi yapıdadır. Bu pembemsi görünüm sigara içenlerde siyahlaşmış bir hal alır. Hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlarda da sigara içilmese bile siyahlaşmış görüntü olabilir. 
İnsan solunum sisteminin tüm üyeleriyle çizimi
Solunum sistemikandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir.
Solunum sisteminde burun ve ağız yardımıyla dışarıdan alınan havanın içindeki oksijen sırayla yutak, gırtlak ve soluk borusundan geçtikten sonra akciğerlere gelir.Akciğerlerde bronş ve bronşcuklardan geçerek alveollere gelir. Alveollerin iç kısmının nemli tutulması solunumu kolaylaştırmaktadır. Alveollerden kana geçer. Kan, hücrelere oksijeni taşır. Hücreler bu oksijeni kullanarak enerji elde ederler. Kan yardımıyla karbondioksit, tekrar alveollere gelir. Alveollerin içindeki kılcal damarlarda bulunan karbondioksit bronşçuk, bronş, soluk borusu, gırtlak ve yutaktan geçtikten sonra bu sefer ağız ve burundan çıkar.
                                                                                                                                                                          

Burun, solunum sisteminin dışarı açılan kısmıdır. Burun içindeki kıllar ve nemli yüzey havanın içindeki tozların tutulmasını sağlar. Ayrıca burun içindeki nemli yüzey ve burun içinin kıvrımlı oluşu soğuk havalarda, havanın ısınarak akciğerlere gitmesini sağlar. Burnun en uç kısmındaki koklama sinir uçları havadaki küçük parçacıklar tarafından uyarılarak koku alma faaliyetini yapar.
Yutak, ağız ve burun boşluğunu, soluk ve yemek borusuna birleştiren kısımdır.
Soluk borusu, yutak ile akciğer arasında kalan borudur. Soluk borusunun başlangıç bölümü gırtlaktır. Gırtlakta ses telleri vardır. Ayrıca küçük dil yutkunurken soluk borusunu kapatır. Soluk borusunun iç yüzeyi nemli ve tüylerle kaplıdır. Bunlar soluk borusuna kaçan toz vb. maddeleri yakalayarak öksürük ve balgamla dışarı atar. Soluk borusunun alt kısmı bronş adı verilen iki kola ayrılır. Bronşlardan biri sağ, diğeri sol akciğere bağlanır. Soluk borusu üst üste dizilmiş kıkırdak halkalardan oluşmuştur.
Akciğerler, göğüs kafesi içinde yer alır ve akciğerler solunumun en önemli organlarından biridir. Akciğerler Plevra adı verilen sağlam bir zarla çevrilir. Akciğerleri darbe, basınç gibi dış etkenlerden korur. Akciğerler sağ ve sol olmak üzere iki parçadır. Ayrıca her bir parça lob denilen bölümlere ayrılmıştır. Sağ akciğer üç, sol akciğer ise iki lobdan oluşur. Bronşlar akciğerlere girdikten sonra daha ince dallara ayrılır. Bu ince dallara bronşçuk denir. Bronşçuklar üzüm salkımı şeklinde hava keseleri ile sonlanır. Bu hava keselerine alveol denir. Alveoller akciğer yüzeyinin daha geniş olmasını sağlar. Bu özellik solunumu kolaylaştırır. Hava ile kan arasındaki gaz alışverişi alveollerde yapılır.